25 Ağustos 2009 Salı

3. Köprü - Basından 5

İstanbul'un üçüncü köprüsü

Radikal : İsmet Berkan / 21 Ağustos 2009

Amerikan Başkanı Barack Obama bir gün helikoptere biner ve New York City’nin göbeği olan Manhattan adasının üzerinde başlar turlamaya. Amacı, New Jersey eyaletiyle bu minik ada arasındaki araç trafiğini biraz olsun rahatlatacak yeni bir köprü için yer bakmaktır.

***

Şu yukarıda yazdığım iki cümleyi Amerika’da okuyamazsınız, çünkü böyle bir şey olmaz.
New York kentini ilgilendiren böyle bir kararı Amerikan Başkanı veremez, vermeye kalkarsa dünyalar başına yıkılır. Sadece o da değil, New York şehrinin bağlı olduğu New York eyaletinin başkanı veya parlamentosu da veremez bu kararı. Vermeye kalkarlarsa dünya onların başına yıkılır.

New York şehriyle ilgili böyle bir kararı sadece ve sadece New York şehri, onun belediyesi ve o belediyenin meclisi verebilir. Geçmişte böyle oldu, gelecekte de böyle olacak.
Çünkü demokrasi budur. Aklıselim de zaten bunu emreder.

***

Oysa bizim Başbakanımız helikoptere bindi, yanına da bakanlarını ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını da aldı, havadan baktı ve ‘en uygun’ güzergâhı, dolayısıyla köprünün yerini de belirledi.

İstanbul’un, İstanbulluların fikrini soran olmadı. İstanbul Belediyesi’nin şehir planlarına bakıldı mı acaba? Pardon unuttum, öyle bir planı ciddiye alan kimse de yoktu zaten.

Şimdi söylentinin bini bir para... Çünkü bu köprü ve onun İstanbul’un özellikle Avrupa yakasında kalacak yolları sayesinde, şu an TEM karayolunun kuzeyinde yer alan son yerleşim kuşağı daha da kuzeye kadar yayılabilecek, İstanbul neredeyse Karadeniz’e dayanacak.

Eh, Çatalca’dan başlayarak o bölgelerdeki köylerin tarlaları vs. hep imarlı araziye dönüşecekler.

O gün o helikoptere binenlerden başlayarak herkes bu söylentilerin kapsama alanına giriyor bu yüzden. Kolay değil, milyarlarca liralık ranttan, arazi değerlerindeki bir gecelik sıçramadan söz ediyoruz burada.

Para işlerini bir kenara koyun, bunlar söylenti.

Peki ama İstanbul’da yerleşimin daha da kuzeye de yayılması kararını kim nasıl veriyor? Hangi demokratik prensip, hangi hesap verme kuralı işliyor burada?

Bir kere şu açık: Karar İstanbul’da değil Ankara’da veriliyor.

Hani yerel demokrasi, yerinden yönetim?

Sonra bu karar stratejik bir karar. Bir şehrin geleceğini belirliyorsunuz. Hangi esaslara, hangi hesaplara, hangi plana göre yaptınız bunu? Cevap yok! Kuzeydeki yeni kuşağa eklenecek nüfus kaç kişi olacak, o nüfusa hizmet nasıl sunulacak, hangi altyapıyla sunulacak? Cevap yok!

Hani biz yerel merkezler oluşturacak, köyden kente göçün İstanbul’a kadar ulaşmasını engellemek için ekonomik ve özendirici önlemler alacak, İstanbul’a gelmeyi caydıracaktık?

***

Amaç ve hedef İstanbul’un trafiğini rahatlatmak olamaz. Öyle olsa yapılması gerekeni herkes biliyor: Birinci köprünün yerine çok daha kapasiteli yenisini inşa etmek, üstünden raylı sistemi de geçirmek. (Metrobüs bile trafikte belirli bir rahatlama yarattı, bir de iki yaka arasında çalışacak raylı sistemi düşünsenize?)

Hayır, burada amaç İstanbul’a bir yarım İstanbul daha eklemek, kentin nüfusunun 20 milyona dayanmasını sağlamak.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

3. Köprü - Basından 4

Üçüncü köprü dalgası

Radikal: Haluk Şahin / 22 Ağustos 2009

Boğaz’a kurulacağı açıklanan üçüncü köprü haberi uzun yıllardır içimde zonklayan ‘Bu kent nasıl olsa mahvolacaktır!’ korkusunu depreştirdi.

Mahvolacaktır, yani kalabalıklaşacak, çirkinleşecek, kişiliğini kaybedecek, yaşanmaz hale gelecektir.

O yöndeki gidiş o kadar amansızdır ki, gizli bir ‘mahvetme planı’ olduğu düşünülebilir. O planın dalgaları, Ergenekon davasının dalgaları gibi, ardarda vurmaktadır.

Üçüncü köprü dalgası ne zamandır beklenmekteydi. Sesleri, kokuları, çıtırtılar gelmekteydi.

Yerini bizzat Başbakan seçmiş. Tarabya ile Beykoz arasını vurdu gibi görünse de aslında tüm kenti vuracaktır.

Onun ardından dördüncü, beşinci köprüleri beklemeye başlayacağız.

İstanbul’un devasa bir trafik sorunu olduğunu, bu koca kentte yaşayan herkes gibi ben de biliyorum. Bu sorunun ana nedenlerinden birinin köprülerden geçişle ilgili olduğunun farkındayım. Anadolu yakasında oturmuyorum ama köprüler yüzünden şişen trafik beni de etkiliyor.

Üçüncü köprü bu sorunu çözecek mi?

Daha önce yaşadıklarımızdan biliyoruz ki, hayır, çözmeyecek.

Bu köprü birkaç yıl içinde kendi trafiğini ve trafik tıkanıklıklarını üretecek.

Bu arada zaten Doğu-Batı ekseninde azmanlaşmış olan İstanbul daha da Kuzey’e tırmanmış, son orman ve su kaynaklarını da yok etmiş olacak. Her zaman olduğu gibi yine köprünün yolları ve dolayları yeni beton yapılarla dolacak. Zeten tıknefes olan kent astım krizleri geçirmeye başlayacak

Yeni köprünün geçeceği yerlerin havadan çekilmiş fotoğraflarına bakarken yüreğim burkuldu. Kent havzasındaki son yeşil alanların içinden geçiyor. Belgrad ormanları ve Beykoz korularından geriye ne kaldıysa, o da bitiyor.

Sanki birileri yeşile düşman. Gri çirkinlik Kuzey’e doğru ilerliyor.

Evet, çirkinlik! Ne demek istediğimi merak edenlere bizim gazete binasının da de içinde bulunduğu bölgelere havadan ve karadan bakmalarını tavsiye ederim.

Buralara ne olduysa oralara da olacaktır. Beş-10 yıl içinde olacaktır.

Artık belli oldu: Bu kent mahvolmayı tadacaktır.

3. Köprü - Basından 3

"3. köprü 4.'sünü gerektirecek"

İstanbul eski Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, her yıl 200 bin yeni aracın trafiğe katıldığı İstanbul'da yapılacak üçüncü köprünün çok geçmeden bir dördüncüsünü zorunluluk haline getireceğine dikkat çekerek bunun kalıcı bir çözüm olmayacağını bildirdi.

İstanbul- İstanbul eski Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, İstanbul Boğazı'na yapılması planlanan üçüncü köprüye ilişkin soruları yanıtladı. Üçüncü köprünün güzergâhının Başbakan tarafından belirlendiğini, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'a da bunun tebliğ edildiğini ve Topbaş'ın bu konuda bir inisiyatifinin bulunmadığını kaydeden Gürtuna, konunun İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde değerlendirmeye açılacağını belirterek, Meclis üyelerini partizanlığı bir tarafa bırakmalarını ve İstanbul'un haklarını korumaya çağırdı.

"Toplu raylı sistem olmadan sorun çözülmez"

İstanbul'un artan trafik yükünün azaltılmasının toplu raylı sistemlerin geliştirilmesi ile mümkün olacağını vurgulayan Gürtuna, "Toplu taşıma kavramını eksenine almayan hiçbir çözüm İstanbul'daki irrasyonel tabloyu derinleştirmekten başka bir şeye yaramayacaktır" dedi.

Gürtuna, İstanbul Boğazı'nda inşa edilecek üçüncü bir geçişin mutlaka raylı sisteme entegre edilecek bir tüp geçit olması ve araçların değil, insanların ulaşımının temel öncelik olması gerektiğinden hareketle; uzun araştırmalar ve çalışmalar sonucunda tüp tünel olmasına karar verildiğini ve yapımının sürdüğünü anımsatarak, "Şimdi geriye dönüp tekrar üçüncü köprü konusunun gündeme gelmesi, kuzey ormanlarına göz dikilmiş olması ile ilgili şüphelerimizi tetiklemektedir" diye konuştu. Gürtuna, her yıl 200 bin yeni aracın trafiğe katıldığı İstanbul'da yapılacak bir üçüncü köprünün çok geçmeden bir dördüncüsünü zorunluluk haline getireceğine dikkat çekti ve bunun kalıcı çözüm olmayacağını, çevre ve kentsel kalite açısından daha büyük sorunlar doğuracağını dile getirdi.

Belediye Başkanlığı döneminde tamamlanan Ulaşım Master Planı'na göre raylı sistem yatırımlarına ağırlık verilmesi, ulaşım altyapısının tamamlanarak karayolu kapasitesinin artırılması, deniz ulaşımının yaygınlaştırılarak payının artırılması ve ulaşım tipleri arasında fizik-zaman-ücret entegrasyonunun sağlanmasının İstanbul için yegâne çözüm olduğunu söyleyen Gürtuna, şöyle konuştu:

"Şu anda yapılmakta olan; çılgınca her boş alanı plansız, projesiz, yüksek yoğunluklu imara açma uygulamasının getireceği sonuçların ise çözümü ya da çaresi yoktur. Mevcut anlayış ve yaklaşımla; trafik dahil tüm altyapı sistemleri çökmeye başlamış, bunun sonucunda da üçüncü köprünün çözüm olacağı zannedilmektedir."

Üçüncü köprü projesiyle kuzeyde arazi spekülasyonu ve arazi rantı oluşturulduğuna dikkat çeken Gürtuna, bu rantın yeni imar rantları oluşturacağı, kuzey ormanlarının tahrip edileceği ve su kaynaklarının yok olacağı uyarısında bulundu.

Gürtuna, kuzeydeki yeni yapılaşma ve nüfus artışının sonucunda oluşacak rant ile yeni 'mutlu azınlıklar'ın türeyeceğini, acı bedeli ise; ulaşım yükü, çevre problemleri ve yeşil alan mahrumiyeti olarak 'çilekeş vatandaş'ın ödeyeceğini ifade ederken bazı yetkililerin bu köprünün transit geçişleri İstanbul'un merkezine girmeden yapılması için amaçlandığı söyleminin gerçeği yansıtmadığını, transit geçişlerin İstanbul trafiğinin yüzde 1'ini oluşturduğunu vurguladı.

"Birinci köprünün yanına yapılmalı"

Kuzeyde yapılacak yeni bir köprü ile ulaşım probleminin temel sebebi olan nüfus artışı tetikleneceğine işaret eden Gürtuna, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Esas olan problemin ortaya çıkmadan önlenmesidir. Bunun yolu da üçüncü köprü değil, nüfus artışının önlenmesidir. Bu da imar planlarının istikrarı, İstanbul'un hayat standardının yükseltilmesi hedeflenerek olabilir.

Esas olan; yüksek şehir standardı üretmek ve doğru planlama ile İstanbul nüfusunu tedricen azaltmaktır. Ayrıca şu anda devam eden yüksek yoğunluklu yapılaşma rantından vazgeçerek üçüncü köprüye ihtiyaç bırakmamaktır.

Ama üçüncü köprüde ısrar edildiği görülüyor. Bu durumda köprüde mutlaka ray geçişi de olmalı ve raylı sisteme entegre edilmelidir. Bunun için de birinci köprünün hemen yanına inşa edilmelidir.

Beykoz-Tarabya arasına yapılacak bir köprünün üzerine ray koymanın bir anlamı olmayacaktır. Bu raylı sistem nereden Boğaz Tüp Tünel'e entegre edilecektir?"

Kaynak: Cumhuriyet Portal 21 Ağustos 2009

23 Ağustos 2009 Pazar

3. Köprü - Basından 2

"Bugün niye tarafsınız?"

CHP İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan, Başbakan Erdoğan'a, "1996 yılında Belediye Başkanlığınız döneminde 'İstanbul'u bitirir' gerekçesiyle karşı çıktığınız 3. köprü projesine, bugün taraf olmanız, hangi gerekçe, ihtiyaç ve bilimsel nedenlerin sonucudur?" diye sordu.

CHP İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan, Meclis Başkanlığı'na sunduğu soru önergesinde, CHP İl Başkanı Gürsel Tekin'in açıkladığı 3'ncü Köprü Projesi'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından da doğrulandığını söyledi.

3'ncü Köprü Projesi'nin İstanbul'un su havzalarını ve ormanlarını tehlikeye atacağını belirten Ayhan, "Hürriyet Emlak Dergisinin Mayıs 2008 tarihli sayısında; ayaklarından birinin Sarıyer'de(Tarabya), diğerinin Beykoz'da olacağı tahmin edilen köprü güzergâhında, ÜLKER ve FİBA gibi büyük firmalarında arazi aldıkları ve aradığına yer verilmiştir. Arazi aldığı ve aradığı ifade edilen FİBA adlı firmanın, Başbakan Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak'ın Genel Müdürü olduğu Çalık Holdingin satın aldığı Sabah- ATV'nin, ihalesi öncesi, Başbakanla görüştüğü ortaya çıkan Hüsnü Özyeğin'e ait bir firma olması dikkat çekicidir. Bir diğer firmanın ise, Sayın Başbakanın geçmişte bayiliğini yapmış olduğu Ülker firması olması da gözlerden kaçmamıştır. Emlak firmalarına göre ise sözkonusu güzergahtaki arazilerin büyük kısmı çoktan el değiştirmiştir"dedi. Ayhan Başbakan Erdoğan'a şu soruları yöneltti:

"1996 yılında Belediye Başkanlığınız döneminde 'İstanbul'u bitirir' gerekçesiyle karşı çıktığınız 3. köprü projesine, bugün taraf olmanız, hangi gerekçe, ihtiyaç ve bilimsel nedenlerin sonucudur? AKP hükümetinin 3. Köprüde ısrar etme nedeni, kimi uzmanlara göre, İstanbul'da yaşanan arsa ve arazi sıkıntısına bağlanmaktadır. Sözde güzergâhı sır gibi saklanmasına karşın AKP'ye yakınlığı bilinen kimi şirketlerin ve kimselerin bölgede arazi edindiği kamuoyuna yansımıştır. Bu anlamda, 3. Köprü projesi, iddia edildiği gibi, arazi rantından mı kaynaklanmaktadır? 3. Köprü güzergâhı üzerinde arazi toplayan şirketler hükümetinizce bilinmekte midir? Biliniyor ise, bu şirketler kimlerdir? 3. Köprü güzergâhı üzerinde son 3 yıldır ne kadar arazi el değiştirmiştir? Bu bilgiyi kamuoyu ile paylaşmayı düşünüyor musunuz? "

Kaynak: Cumhuriyet Portal 21 Ağustos 2009


3. Köprü - Basından 1

İmar Faşizmi

Tarihte İstanbul bu kadar yağmalanmamıştı


Hürriyet : Yalçın Bayer / 21 Ağustos 2009

BİR mimar dostumuz “Roma'dan, Bizans'tan bu yana İstanbul'u hiç kimse bu kadar istila etmemiş, zarar vermemiştir” diyordu. 3. köprü üzerine söylüyordu bunu ve “İktidar partisinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi her şeyi ‘planlayarak' ve ‘uyutarak' yapıyor” diyordu. Bunun ilk uygulaması yeni ilçelerle gerçekleştirildi. Avrupa ayağındaki GOP ve Küçükçekmece sınırları küçültüldü; ‘bakir' bir alan olarak Arnavutköy, İstanbul'un en büyük ilçesi oldu.

Karadeniz kıyılarından Küçükçekmece Gölü'ne kadar bir ‘rant coğrafyası' yaratıldı. (Belki Kilyos'tan Küçükçekmece'ye bir kanal açarak vapur seferleri koyarlar.)

Geçenlerde Büyükşehir Meclisi'nde, Arnavutköy sınırlarına alınan İkitelli'nin dibindeki Hadımköy de yeni sanayi bölgesi ilan edildi... Cilalanmaya ve parlatılmaya hazır bir ilçe. Terkos Gölü

Arnavutköy'ün merkezinden gözle görülebilir. ‘Benim çevreme yoğunluk getirmeyin yoksa size su biriktiremem' demek istiyorcasına ormanların ucundan bize bakıyor.

CHP İl Başkanı Gürsel Tekin'in açıklamasıyla 3. köprünün bu bölgeden geçeceği ortaya çıktı. Ye de yanında yat!.. Ormanları delerek Arnavutköy'den geçerek Kınalıköprü'ye varacak.

Tekin eğer bu planı açıklamasaydı, daha nelerin kotarılmak istendiğini daha sonraları öğrenebilecektik.

Bunlar hep göz göze oldu; bilenler de bundan ‘pay' aldıkları için karşı çıkma cesaretini gösteremediler.

Arnavutköy'den Silivri'nin Kınalıköprü hattına kadar olan güzergâhta kimler tarlaları kapattılar? İçinde hangi ünlü AKP'liler var?

Keşke bunlar tapularını üzerine gösterseler.

TOKİ VE KİPTAŞ KAPATIYOR

Başbakan'ın TOKİ'si ve Büyükşehir'in KİPTAŞ'ı -ve de müteahhitleri- ne kadar yeşil alan varsa -Rami Kışlası'nın yerini de unutmayın- kapattılar. Yargı durdurdu ama Ataköy sahillerinin başına daha neler geleceğini göreceğiz.

Örneğin Rami Kışlası'nın yeri bir üniversite olamaz mıydı? ‘Kütüphane' adı altında ille de mi konut... İlle de mi artık bıkkınlık noktasına gelen AVM?

Mimar ve kentbilimci Ahmet Vefik Alp yazıyor, konuşuyor.

“3. köprünün İstanbul'u çölleştireceğini” söylüyor.

Asfalt, beton ve kiremit İstanbul'u daha çok ısıtacak.

Kadir Topbaş, köprünün güzergâhının Beykoz-Tarabya arasında olacağını doğrulamak zorunda kaldı.

Alp, projeyi değerlendirirken “İstanbul'un, nefes almasını sağlayan, kuzey bölgesinin artık betonlaşacağını” açıkladı. Bu çevresel bozulma riski, Topçular-Kınalı arasında büyük etkiler doğuracak.

BAĞDAT CADDESİ'NE DÖNÜŞECEK

Dört gün önce askıdan inen 1/100.000'lik İstanbul planında -Topbaş tarafından ‘İstanbul'un Anayasası' olarak nitelendiriliyor- köprü ile ilgili bağlantılar, yollar yer almadığı için, plana ‘yamanacak'... Bu durum, şehir plancılığı bakımından kabul edilemez bir ciddiyetsizlik değil midir?

Geçmişte 2. köprüde (FSM) de aynı uygulama yapılmış, transit geçiş olacağı öngörülmüş ancak betonlaşmanın önüne geçilememişti. Aynı senaryo 3. köprüde de sahneye konulacak gibi görünüyor.

Silivri projelerle ‘şişirilmeye' başlandı, bu yığılmayı 4. köprü bile önleyemez.

İstanbul ve Trakya üç köprü ile doğudan batıya birer ‘Bağdat Caddesi' haline dönüşürse kimse şaşırmasın. En önemlisi de İstanbul'un imar rantı kimlerin kasasına ve cebine gidiyor!

Kaynak: 21 Ağustos 2009 Hürriyet Gazetesi


22 Ağustos 2009 Cumartesi

TEMA'dan 3. Köprü Uyarısı

İstanbul’un Ulaşım Sorunu İstanbul’da Değil Anadolu’da Çözülür


Doğa Derneği ve TEMA Vakfı tarafından üçüncü köprüye ilişkin yapılan ortak açıklamada köprünün İstanbul’un ulaşımına ilişkin sorunları çözmeyeceği, aksine, sosyoekonomik ve doğal açıdan ciddi sorunlara yol açacağı belirtildi. Ortak açıklamada, üçüncü köprü meselesinin, sadece İstanbul’un ulaşımı ile ilgili bir konu olmadığına da dikkat çekildi.

Doğa Derneği ve TEMA’nın açıklamasında şu görüşlere yer verildi: Üçüncü Köprü, gelecekte nasıl bir Türkiye hayal ettiğimizle ilişkili bir konudur. Şayet; kırsal yerleşimleri tümüyle boşalmış, nüfusun tamamı şehirlerde yaşayan, üretmeyen ama tüketen, şehrin oluşturduğu çevre sorunları ile boğuşan, toplum sağlığı bozulmuş, ekonomisi tümüyle dışa bağımlı ve ülke yüzölçümünün çok küçük bir kısmını kullanan ama geri kalan topraklarını büyük tarım şirketlerine terk etmiş bir Türkiye hayal ediyorsak, üçüncü köprü projesi desteklenmelidir. Öte yandan; tüm şehirlerden kırsal bölgelere kadar refah düzeyini yükseltmiş, hem üreten, hem de ürettiğini tüketen, fazlasını ihraç eden, toplum sağlığını korumuş, güçlü ve bağımsız bir ekonomiye sahip, tarım alanlarını sağlıklı bir şekilde işleyen, su ve toprak kaynakları ile doğasını koruyan bir Türkiye hayal ediyorsak, Üçüncü Köprü Projesi ve benzeri yatırımların karşısında olmalıyız. Doğa Derneği ve TEMA Vakfı, tercihini ikinci senaryodan yana kullanmaktadır. Çünkü Türkiye’nin ulaşım ve kalkınma meseleleri, sadece İstanbul’da çözülemez. Sivas’ta çözülür. Çankırı’da çözülür. Tunceli’de, Burdur’da çözülür.

Ortak açıklamada ayrıca, Üçüncü Köprü’nün boğazın kuzey yarısındaki önemli doğa alanlarını, bu alanlardaki biyolojik çeşitliliği ve İstanbul içindeki doğal kaynakların önemli bir kısmını geri dönüşü olmayacak bir şekilde tahrip edeceğinin altı çizildi.

Doğa Derneği Başkanı Dr. Güven Eken yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Üçüncü Köprü ekolojik, ekonomik ve sosyal açılardan hem İstanbul hem de ülkemiz genelinde olumsuz etkiler doğuracaktır. Tüm Türkiye ve İstanbul’un üstün kamu yararı için bu tür yatırımlar yapılmadan önce şu soru net olarak yanıtlanmalıdır: İstanbul’u daha ne kadar büyütmek istiyoruz? Bu sorunun yanıtı şeffaf ve bilimsel temellere dayanarak verilmediği sürece hiçbir kamu kurumunun ülke kaynaklarını Üçüncü Köprü Projesi’ne yönlendirme hakkı yoktur.”

TEMA Vakfı Genel Müdürü Prof. Dr. Orhan Doğan da köprü projesini gündeme getiren kamu kurumlarının Türkiye’nin kalkınmasını ortak akıl yoluyla gerçekleştirmekle mükellef olduğunun altını çizerek şunları söyledi: İstanbul’un kuzeyinde yer alan ormanlardan geçecek yeni onaylanan İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda bile yer almayan Üçüncü Köprü ve bağlantı yolları, orman ekosistemi üzerinde tahribata yol açacak, ormanın ve mevcut yaban hayatı alanlarının bütünlüğünü bozacaktır. Ayrıca, yeni 2B adayı alanlar oluşabilecek, biyolojik çeşitlilik kayıpları yaşanacak, ek yapılaşma baskısının yanı sıra yeşil örtünün azalması sonucunda daha fazla karbon doğada serbest kalarak hava kirliliğine ve küresel ısınmanın artmasına neden olacaktır. Raylı sistem ile entegre edilmiş deniz ulaşımını göz ardı eden Üçüncü Köprü Projesi, ayrıca Üstün Kamu Yararına da aykırıdır.

Kaynak: TEMA

Tehlikenin farkında mıyız?

İstanbul'a yapılmak istenilen 3. köprünün güzergahı neredeyse belli oldu.

Köprünün yerini açıklayan CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin.

Bu kenti ve ülkeyi yönetenlerin vermesi gereken b
ilgiyi bir siyasi partinin il başkanı veriyor.

Garip ama gerçek.


Öğreniyoruz ki yapılması istenilen 3. köprünün Taraby
a'da konumlanması düşünülüyor.

Bu işten hiç anlamayan biri bile olsanız Google Earth veya Google Maps'a girdiğinizde köprünün yapılacağı yerin sağına ve soluna baktığınızda yeşil alanlar ve su havzaları görüyorsunuz.

Eğer iyimser bir insansanız şöyle düşünebilirsiniz.

Bizi yönetenlere aferin yolu ne güzel yerden geçirmeyi düşünmüşler. Ormanların ve suyun kenarından kıvrıla kıvrıla büyük bir keyifle geçip gideceğiz.

Ama gerçekçi biri iseniz ise şöyle düşünmeniz gerekir.

Eyvah İstanbul'un nefes almasını sağlayan kuzey-güney aksı yani hava koridorları üzerinde yer alan yeşil alanlar yani İstanbul'un ciğerleri tehlikede.

Su havzaları tehlikede.

Yerleşim daha da kuzeye kayarsa ormanlık alanlar su havzaları nasıl korunacak?

Kim koruyacak? Bugüne kadar neresi korunmuş ki buralar korunacak?

Bu sorular 3. köprü ile ilgili alınacak yapım kararının bugüne kadar İstanbul'un geleceği ile ilgili alınacak en önemli ve kritik karar olacağını düşündürüyor.

Acaba tehlikenin farkında mıyız?

10 Ağustos 2009 Pazartesi

İstanbul...

Görev süresi geçen hafta dolan İstanbul Başkonsolosu Matthias von Kummer ile Hürriyet Gazetesi'nde yapılan röportajdan İstanbul ile ilgili alıntılar...

Von Kummer bir yandan İstanbul'un eşsiz olduğunu ve diğer dünya kentleri ile kıyaslanamayacağını vurgularken (İstanbul'u Dubai yapmak isteyenlere duyurulur) diğer yandan satır aralarında yapılması gerekenlerle ilgili küçük ipuçları veriyor.

****

Hem her yerinde sıkça tarihle karşılaşıldığını, hem de çok modern ve yaşayan bir şehir olduğunu anlatacağım. Avrupalıların bazıları İstanbul'un Kahire gibi olduğunu düşünüyor. Buranın neye benzediği hakkında en ufak fikirleri bile yok.

Ama keşke İstanbul'un tarihine daha fazla sahip çıkılsa. Eski binaların, evlerin restore edildiğini görmeyi çok isterdim. Devlet buna daha çok bütçe ayırmalı. Çünkü burası dünyanın en büyük metropollerinden biri.

Sadece Türkiye’nin değil, Asya ve Avrupa’nın da merkezi.

Gelenlere her şeyi sunuyor.

Diğer metropollerle karşılaştıramazsınız. Çünkü dünyada başka hiçbir metropolde iki kıta, ortada deniz, bu kadar tarih, sanat, farklı dinler, kültürler bir arada değil.

Kaynak: Hürriyet Gazetesi / 08.08.2009

5 Ağustos 2009 Çarşamba

"Serencebey Parkı"na yapılanlar

Beşiktaş Serencebey Parkı'nda Büyükşehir Belediyesi tarafından uzun bir süredir yenileme çalışmaları yapılmaktaydı.

Bu çalışmalar ya tamamlandı ya da tamamlanmak üzere.

Eski parkı yenilemek bu kadar gerekli miydi? Yenilenen park eskisinden daha mı iyi oldu?

Bu sorulara fotoğraflarla dikkat çekmeye çalışalım.

1. Her tarafı açık olan, kapısı olmayan bir parkın çevresine yüksek demir korkuluklar yapmanın mantığı nedir? Buraya harcanan paraya yazık değil mi?


2. Yaya kaldırımı ile yeşil arasına 40 cm yükseliğinde demir yapmanın mantığı nedir?


3. Eski parke taşların yerine beton dökerek yapılan yollar, karlı kış günlerinde ve özellikle don olduğu zamanlar ne kadar güvenlidir? Belediye'nin görevi aynı zamanda vatandaşlarının güvenliğini sağlamak değil midir?


4. Basamaklı yolların insanların yürüyüşünü aksatmaması için belirli bir hesapla tasarlanması gerekir, buna göre yürüyen insan adımlarını (kaç adım atacaksa) bitirdikten sonra basamağa varmalıdır. Oysa parkın merdivenlerinden inerken bu hesabın yapılmamış olduğunu farkediyorsunuz. Ya adımlarınızı daha fazla açmanız ya da zıplaya zıplaya inmeniz gerekiyor. Bu parkın projesini çizenler bunun farkında mı? Yoksa park göz kararı mı yapıldı?


5. Böyle bir parka Fatih Sultan Mehmed heykeli dikmek doğru mudur?

Böyle bir heykel dikmek doğru mudur?

Hadi diyelim dikiyorsunuz, heykelin kaidesi, heykelden bu kadar büyük olur mu? Kaideyi bu kadar büyük yaparsanız heykelin heybeti ortadan kalkmaz mı?

Bu kadar özensiz malzeme seçimi olur mu?

Hadi diyelim onu da beceremediniz, hiç olmazsa Fatih Sultan Mehmed'i at gibi bir atın üzerine oturtamaz mıydınız?

Fatih'in atı eşek büyüklüğünde olur mu?

Tüm bu sorular kafamı kurcalıyor.

Yapılan yapılıyor, harcanan harcanıyor, her yeni yapılan eskisini aratıyor.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Lamy Safari - Sınırlı Sayıda Pembe

Lamy'nin Safari serisi benim için bir klasiktir.

Kullanışlı, şık ve herşeyden önemlisi hiç tıkanmayan bir dolmakalemdir Lamy.

Daha da ötesi çok ucuzdur.

Şimdi sınırlı bir süre için pembe serisi çıkmış.

Benim gibi Lamy sevenlere duyurulur.

21 Temmuz 2009 Salı

Archiportal1Gün1Foto#33

İstanbul Hava Fotoğrafı / Foto: M. Tolga Akbulut (07.09.2002)

The Bosporus, also known as the Istanbul Strait (Turkish: İstanbul Boğazı), is a strait that forms the boundary between the European part (Thrace) of Turkey and its Asian part (Anatolia). It is one of the Turkish Straits, along with the Dardanelles. The world's narrowest strait used for international navigation, it connects the Black Sea with the Sea of Marmara (which is connected by the Dardanelles to the Aegean Sea, and thereby to the Mediterranean Sea). It is approximately 30 km (19 mi) long, with a maximum width of 3,700 m (12,139 ft) at the northern entrance, and a minimum width of 700 m (2,297 ft) between Kandilli and Aşiyan; and 750 m (2,461 ft) between Anadoluhisarı and Rumelihisarı. The depth varies from 36 to 124 m (118 to 407 ft) in midstream. The shores of the strait are heavily populated as the city of Istanbul (with a metropolitan area in excess of 11 million inhabitants) straddles it.

Two bridges cross the Bosporus. The first, the Bosphorus Bridge, is 1,074 m (3,524 ft) long and was completed in 1973. The second, Fatih Sultan Mehmet (Bosphorus II) Bridge, is 1,090 m (3,576 ft) long, and was completed in 1988 about 5 km (3 mi) north of the first bridge. Plans for a third road bridge, which will allow transit traffic to by-pass the city traffic, have been approved by the Ministry of Transportation. The bridge will be part of the "Northern Marmara Motorway", which will be further integrated with the existing Black Sea Coastal Highway. The location will be somewhere north of the existing two bridges, but the exact path is kept secret to avoid an early boom in land prices.

Kaynak: Wikipedia

Archiportal'de yayınlanmasını istediğiniz fotoğrafları, blogumuzun Flickr adresine - Archiportal Group Pool - ekleyebilirsiniz.

6 Haziran 2009 Cumartesi

Moleskin Detour

21 Haziran 2009' a kadar, mimarlar, ressamlar, tasarımcılar, illüstratörler ve yazarlar tarafından özel olarak tasarlanmış 50 Moleskin defterinden oluşan "Detour" sergisi Santral İstanbul'da gezilebilir.

Sergide Karim Rashid, Ron Arad, Han Tümertekin'in defterleri ve yaratıcı çalışmaları yer almakta.


3 Haziran 2009 Çarşamba

İzmir'in Durakları...

Cumhuriyet gazetesi'nin haberine göre İzmir Büyükşehir Belediyesi teknolojiyi yakından takip etmiş ve yurttaşlara akıllı bir durak sistemi kurmuş.

Aferin onlara.

'Akıllı Durak Sistemi', durağa gelen yolculara yaklaşmakta olan otobüsler hakkında bilgiler veriyormuş.

Evet durak akıllı olabilir ama fotoğrafa bakınca İzmir gibi güneşin bol olduğu ve aşırı sıcak bir şehirde, üstü şeffaf bir durağın altında kimin bekleyeceği sorusu insanın kafasını kurcalıyor.

Neden derseniz aynılarından İstanbul'da da var ve insanlar durağın altında duracağına, durağın arkasına saklanarak güneşten korunmaya çalışıyorlar.

Durak esas işlevini (insanları güneşten ve yağmurdan korumak) yerine getiremez iken -otobüs beklerken altında duran insanlar sıcaktan pişerken - neyleyim akıllı durağı.

Şeffaf duraklar, rampa çıkamayan otobüsler...

Bakalım daha neler göreceğiz.

2 Haziran 2009 Salı

Stokholm Slussen Projesi - Bjarke Ingels Grup Önerisi

Geçtiğimiz günlerde Stokholm Slussen projesinin Foster+Partners ve Berg Arkitektkontor (C.F. Møller Mimarların iştiraki) tarafından hazırlanacağını duyurmuştuk.

Aşağıda ise Bjarke Ingels Grubunun (BIG) önerisini yayınlıyoruz.

SLU - Slussen from BIG on Vimeo.

29 Mayıs 2009 Cuma

Dolmabahçe'ye Yakışmayan Mimari

Yıkılarak yeniden yapılması planlanan İnönü Stadyumu ile ilgili olarak Doğan Hasol önemli bir görüş belirtmiş.

Cumhuriyet gazetesinde "İnönü Stadı Yıkılamaz" ismi ile yayınlanan bu yazıya aşağıda yer veriyoruz.

Yukarıda yer alan yeni stadyuma ait görsel, devasa yapının tarihi ve doğal dokuya ne kadar aykırı olduğunu birkez daha gözler önüne seriyor.

Umarız Beşiktaş yönetimi de yapmış olduğu bu yanlıştan dönerek, kendilerine yakışan daha büyük, daha donanımlı, daha güzel ve en önemlisi konumu daha doğru seçilmiş bir yerde yeni stadyumlarına en kısa zamanda kavuşur.

***

Doğan HASOL / Cumhuriyet Gazetesi - 09.04.2009

İnönü Stadı Yıkılamaz!

Cumhuriyet döneminin simge yapıları birer birer yok ediliyor. Şimdi sıra Dolmabahçedeki İnönü Stadına gelmiş; İnönü Stadı yıkılarak yerine çok daha büyük, görkemli bir stat yapılacakmış! Konunun ayrıntılarına girmeden önce hemen şunu belirtelim: O stat yıkılamaz!

Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören, yazılı ve görsel medyanın genel yayın yönetmenleri, spor müdürleri ve yazarlarıyla bir araya gelerek bu konuda bilgi vermiş, girişimlerin son aşamaya geldiğini söyleyerek medyanın desteğine gereksinme duyduklarını belirtmiş.

Bu toplantı ve sözlerin, ilgili kurumları, örneğin ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunu, ilgili belediyeleri etkileyip baskı altına almak amacını taşıdığı açık. Yoksa aklı başında hiçbir kurul, hiçbir belediye, hiçbir şehirci, hiçbir mimar İnönü Stadının yıkılmasına, yerine başka bir stat yapılmasına onay veremez. Veremez, çünkü stat Cumhuriyet döneminin önemli mimarlık yapıtlarından biridir ve üzerinde anıtlar kurulunca alınmış koruma kararı vardır.

Stadın tarihçesine bakalımİstanbulda futbol karşılaşmaları 1910’lu yıllardan başlayarak 1928e kadar eski Union Club ve Fenerbahçe sahasında, 1929-47 arasında da Fenerbahçe Stadyumu ile Taksim Topçu Kışlası avlusundaki Taksim Stadyumunda oynanmaktaydı. Bunlara ek olarak bir de Beşiktaştaki mütevazı Şeref Stadı vardı.

Taksim Kışlası yıkılırken ortasındaki futbol sahası da kaldırılınca, İstanbula çağdaş bir stadyum yapılması gündeme geldi. 1939da ünlü İtalyan mimar Vietti Violi İstanbula çağırıldı. Stadın temeli onun projesine göre 19 Mayıs 1939da atıldıysa da 2. Dünya Savaşı nedeniyle inşaatı sürdürülemedi. 19 Mayıs 1943te yeniden temel atıldı. Stat 27 Kasım 1947 günü Beşiktaş-AİK (İsveç) maçıyla açıldı. 1950’de iktidara gelen Demokrat Partinin ilk işlerinden biri stadın “İnönü” olan adını 1952’de Mithatpaşa Stadışeklinde değiştirmek olacaktı. Devran değişti; yıllar sonra stat 1973te yeniden İnönü Stadı oldu.

Dolmabahçe Sarayının hemen arkasına, eski Hasahırların (Istabl-ı Amire) yıkılmasıyla yapılan stadın yeri hep tartışmalı olmuştur. En tutarlı itiraz stadın yapımından yıllar sonra Çelik Gülersoydan gelmiştir. Şöyle diyordu Gülersoy: Stadın önce kendisi yanlıştır. Dünyanın hiçbir yerinde bir sarayın karşısında stadyuma yer verilmemiştir. (Ayrıca) Ana trafik damarının üzerinde ulaşımı da engelleyen bir kalabalık fabrikasıdır. O yüzden stadın kendisi bir şehircilik yanlışıdır.

Gerçekten de stadın yeri yanlıştır. Hele bugünün koşullarında Nüfusu 15 milyona yaklaşan bir şehrin merkezinde, en önemli saraylardan birinin dibinde yer alan stadı yıkıp yerine çok daha büyüğünü yapmak şehircilik açısından affedilmez bir hata olur.

Belirtildiğine göre, 42 bin kişilik yeni stat Dolmabahçe ve çevresini de kalkındıracakmış. Metro durakları ve meydanları içinde bulunan yürüyüş alanlarıyla kolay bir ulaşım sağlanırken statta aynı zamanda çok amaçlı sergi alanı, otopark, yemek alanlarıyla denize bakan bölgede teraslı restoranlar bulunacakmış. Kapalı alanın içinde de 5 bin kişilik konserler için bir arena Böylece Dolmabahçe kalkınacakmış. Tam da, şehircilik açısından orada yapılmaması gerekenler anlatılıyor.

İstanbul, böyle bilim dışı uygulamalarla kemirile kemirile çarpıklaştı. Hasahırların yerine stat, sarayın bahçesine dev boyutlu bir otel konduruldu. Hemen yamaca da bunların tümünü, sarayı, camiyi, saat kulesini ezen zorba bir gökdelen dikildi; yeşil yok edildi. Şimdi anlaşılan, o bölgede ikinci tur başlıyor: Yıkıp daha büyüklerini yapma turu Egemen göçebe kültürü yalnızca günü yaşıyor, geçmişi yok etmekten çekinmiyor. Yıkılmak istenen, Cumhuriyetin simge yapılarından biriymiş Kimin umurunda?

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi

28 Mayıs 2009 Perşembe

Asymptote Mimarlık Web Sayfası

Asymptote Mimarlık ile ilgili diğer çalışmalara, ofisin web sitesinden ulaşabilirsiniz.
http://www.asymptote.net/frameset.html

Abu Dabi Yas Otel - Asymptote Mimarlık

New York merkezli Asymptote Mimarlık tarafından Abu Dabi'de tasarlanan Yas Otel tamamlanma aşamasında. Aldar Properties PJSC tarafından yapılan 500 yataklı otel yaklaşık 85.000m2 alana sahip. Otel Formula 1 Abu Dhabi Grand Prix'si ile aynı tarihte 30 Ekim 2009'de açılacak.

New York-based Asymptote Architecture nears completion of The Yas Hotel project in Abu Dhabi, UAE. The Yas Hotel is a 500-room, 85,000-square-meter complex now under construction by Aldar Properties PJSC. Asymptote was awarded the commission to design the buildings and environs from a closed competition two years ago targeting an opening date of October 30, 2009 to coincide with the Formula 1 Etihad Airways Abu Dhabi Grand Prix.

Kaynak: Archi-Europe

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Stokholm Slussen Masterplan Foster+Partners'ın

Stokholm Merkezi'nin Masterplanı Foster+Partners'ın.

Stokholm'ün Merkezi'nde yer alan liman bölgesi'nin dönüşümüne yönelik masterplan Foster+Partners ve Berg Arkitektkontor (C.F. Møller Mimarların iştiraki) tarafından hazırlanacak. Öneri ile Södermalm adaları ve Gamla Stan bağlantısının kurulması ve tarihi katmanlar ortaya çıkarılarak, bölgenin yeni bir yapıya kavuşması sağlanmaya çalışılıyor.

Foster + Partners appointed to design Slussen masterplan in central Stockholm. Foster + Partners and Berg Arkitektkontor, part of C.F. Møller Architects, have been appointed to design a masterplan for the heart of Stockholm, transforming the waterfront area of Slussen from an urban aberration to a popular destination. The proposal will bring new life to the area, linking the islands of Södermalm and Gamla Stan and stripping away the layers of history to reclaim a valuable city quarter.

Kaynak: Foster+Partners

26 Mayıs 2009 Salı

Japon Mimar Toyo Ito'nun Tasarımı

Japon mimar Toyo Ito'nun Tayvan'da güneş enerjisinden yararlanan stadyumu tamamlandı. Tayvan Kaohsiung'ta bulunan stadyumun çatısı 8844 adet güneş enerjisi paneli ile kaplı. Temmuz ayında başlayacak olan Dünya oyunlarına ev sahipliği yapacak stadyum 55.000 seyirci kapasiteli olup 150 milyon dolara tamamlanmış. 14155 m2 güneş paneli kaplaması içeren çatı yıllık 1.14 gigawatt enerji üretebilecek kapasitede.

Construction is finished for Japanese architect Toyo Ito’s solar powered stadium in Taiwan. The stadium’s roof is covered by 8,844 solar panels. The stadium is located in Kaohsiung, Taiwan and it was built to coincide with the opening of the World Games, to be held this July. The ‘World Games Stadium’ holds 55,000 spectators and it cost $150 million to build. The stadium will hold the record for largest solar-powered stadium in the world with it’s 14,155m2 roof. It could potentially generate 1.14 Gigawatt hours of electricity every year, enough to power up to 80% of the surrounding neighborhood.

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR...

Related Posts with Thumbnails